İmralı’da Mutlak İletişimsizlik Koşullarına Dair Basın Açıklaması – 29.11.2022

BASINA VE KAMUOYUNA 

Müvekkilimiz Sayın Abdullah Öcalan Şubat 1999 tarihinden bu yana, diğer müvekkillerimiz Sayın Hamili Yıldırım, Sayın Ömer Hayri Konar ve Sayın Veysi Aktaş ise Mart 2015 tarihinden sonra ada hapishanesi olan İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tutulmaktadırlar. Maruz kaldıkları tutulma koşulları ulusal mevzuattan ayrıksı olup hiçbir temel haklarından yararlanamamaktadırlar.

Bu hususa dair tarafımızca birçok başvuruda ve şikâyette bulunulmasına rağmen yasal hakların tesisi sağlanmamıştır. Kendileriyle kurulan son fiziki temas, 3 Mart 2020 tarihinde gerçekleşen aile ziyareti olmuştur. Bu tarihten sonra fiziki temasa müsaade edilmemiştir. Bu ziyaretten ancak bir yıl sonra olağandışı koşulların dayatmasıyla 25 Mart 2021 tarihinde istisnai olarak telefon görüşmesine imkan tanınmıştır. Müvekkillerimizden Sayın Ömer Hayri Konar ve Sayın Veysi Aktaş maruz kaldıkları tecrit durumunu protesto ederek telefon görüşmesini boykot etmiş ve görüşmeye çıkmamışlardır. Sayın Öcalan’ın ise kardeşiyle gerçekleştirdiği telefon görüşmesi yarıda kesilerek son bulmuştur. Bu sorunlu ilişkilenme halinden sonra kendilerine dair teyit edilmiş hiçbir bilgiye erişim mümkün olmamıştır.

Bahse konu görüşmeden sonra geçen 20 aylık süre boyunca müvekkillerimiz dış dünyadan tamamen soyutlanarak mutlak iletişimsizlik koşullarında tutulmaktadır. Bu durum evrensel hukuk değerlerine ve ulusal mevzuata aykırı olduğu gibi işkence ve kötü muamele anlamına gelmektedir. Bu muamelenin neden olduğu ya da olması muhtemel sonuçlara dikkat çekmek ve telafisi adına bu zaman zarfında birçok girişimimiz olmasına rağmen maalesef sonuç almak mümkün olmamıştır.

Ulusal ve Uluslararası Denetim Mekanizmaları Etkisiz

Yasal denetim ve inceleme mekanizmaları olan Kamu Denetçiliği Kurumu, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Adalet Bakanlığı ve ilgili departmanlarının yanı sıra birçok sivil toplum kuruluşuna tarafımızca başvurularda bulunulmuştur. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesine ve işkenceye karşı oluşturulan alt birimlerine başvurularımız olmuştur. Başvurularımız büyük oranda cevapsız bırakılmak suretiyle boşa çıkarılmış olup tecrit uygulamalarını değiştiren bir sonuç ortaya çıkmamıştır. Bu yönüyle dönemin adalet bakanının, 2019 yılında Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) üyelerini kabulü ardından görüşmelerin gerçekleşmesine dair herhangi bir engel hal bulunmadığı şeklinde açıklama yaptığını hatırlatırız. O dönem açlık grevleri tarzında tecride karşı yükselen mücadelenin haklılığı demokratik kamuoyunca kabul edilmişti. Ancak bunun bir hukuk ve demokrasi sorunu olduğu bu nedenle mücadeleyi kendilerinin devralacakları vaadini dile getiren ilgili kesimlerin de sözlerinin gereğini yapmaları beklentimizi vurgulamak isteriz.

Cezaevi İzleme Kurulları Raporları Kamuoyuna Açıklanmalı

Gerek ulusal mevzuatta gerekse de uluslararası hukukta bir cezaevinin dış dünyaya topyekûn kapatılması mümkün değildir. Avukat ve aile ziyaretine kapalı tutulan, yazışma ve telefon hakkının tanınmadığı bir ceza ve infaz kurumu söz konusu olamaz. Bir mahpusun avukat ile teması bütünen engellenemeyeceği gibi her koşul altında asgari bir iletişim kanalına izin verilmesi hukuki zorunluluktur. Ancak buna rağmen 20 aydır değil temas sağlamak müvekkillerimizden haber almamız dahi engellenmektedir. Yasal zorunluluk gereğince 2 ayda bir cezaevi ziyareti gerçekleştirerek yerinde gözlem ve tespitlerini raporlaştırması gereken İl Cezaevi İzleme Kurullarının İmralı’ya ilişkin raporları kamuoyu ile paylaşılmamaktadır.

Müvekkillerimizin Koşullarına Dair Hiçbir Gelişmeden Haberdar Değiliz

Müvekkillerimizin bilgiye erişimleri, kendilerine tedarik edilen kitapların sansüre ve sınırlamaya tabi tutulup tutulmadığını, günlük gazete ve dergilerin ulaştırılma süresi, televizyona ve radyoya erişimleri konusunda bilgiye sahip değiliz. Bunun yanı sıra ziyaret yasaklarına dayanak gösterilen disiplin cezaları nedeniyle müvekkillerimizin ortak faaliyet haklarına da müdahale edildiği bilgimiz dahilindedir. Verilen disiplin cezalarının “aldatıcı olduğu” ve kabul edilemezliği CPT raporlarında da vurgulanmıştı. Özcesi hukuk dışı yönelim ve politik kararlar ile 20 aydır Sayın Abdullah Öcalan ve yanında tutulan müvekkillerimizin maruz kaldıkları muamele ve maddi koşullara dair bilgimiz bulunmamaktadır.

CPT, İmralı Ziyaretinde Sayın Öcalan İle Görüştü Mü?

Bu süreçte mutlak tecridin neden olduğu kaygılarımızın giderilmesi konusunda tek anlamlı temas CPT’nin 20-29 Eylül 2022 tarihinde gerçekleştirdiği Türkiye ziyaretidir. CPT, geri gönderme merkezlerini konu alan bu ziyaretinde rutin takviminde olmamasına rağmen İmralı’yı da dahil etmiştir.

Her ne kadar CPT’ye dair taleplerimizin merkezini oluştursa da bu ziyaretin öncesi ve sonrasıyla bu şekilde fiili gelişimi kaygılarımızı daha da arttırmıştır. Bu nedenle randevu talebimize olumlu yanıt veren CPT ile 13 Ekim 2022 tarihinde yüz yüze bir görüşme gerçekleştirdik. Bu görüşmede, CPT yetkilileri müvekkillerimizin koşullarına dair en ufak bir bilgi vermedikleri gibi sorduğumuz hiç bir soruya da yanıt vermediler. Yaklaşık 45 dakika süren görüşme boyunca yetkililer her sorumuza, CPT’nin bağlı olduğu prosedürleri hatırlatarak; yaptıkları ziyarete dair bir rapor hazırlayıp bu raporu Türkiye’ye sunacaklarını ve ancak Türkiye’nin onayıyla bu raporu kamuoyu ile paylaşabileceklerini söylemekle yetindiler. Geçmiş tecrübelerimizden biliyoruz ki bu prosedürün tamamlanması bir ila bir buçuk yıllık bir sürece tekabül etmektedir. Ancak mevcut haber alamama hali söz konusuyken böylesi bir süre telafisi imkansız zararlara neden olacaktır. CPT’nin tabi olduğu sözleşme ve prosedürlerin elbette farkındayız. Ancak bu hususun 20 aydır haber alamadığımız müvekkillerimizin tutulma koşulları hakkında bilgilendirme yapmasına engel bir hal oluşturmadığını da bilmekteyiz.

Ayrıca CPT’nin Eylül 2022 tarihinde İmralı Adasına yaptığı ziyarette Sayın Öcalan’ın görüşmeye çıkmadığı duyumuna sahibiz.  Ne yazık ki CPT ile yaptığımız görüşmede de bu duyumun aksini teyit edememiş bulunuyoruz. CPT ziyaretlerinin belirgin özelliğini mahpuslar ile özel görüşmeler yapması oluştururken böylesi bir duyumun doğruluğu CPT’nin ziyaretini daha tartışmalı kılacaktır. Anılan bu nedenlerle gerek CPT’nin son fiili ziyareti gerek bizim CPT ile yaptığımız son görüşme endişelerimizi azaltmak yerine arttırmıştır. CPT’nin yetki alanında bulunan İmralı Adasına yapmış olduğu ziyarete dair bilgilendirme yapması kuruluş değerlerinin ve bağlı olduğu uluslararası hukukun gereğidir.

Tecride Son Verilerek Düzenli Ziyaretlerin Sağlanması Hukuki Zorunluluktur

CPT’ye sunmuş olduğumuz periyodik bilgilendirme ve taleplerimiz devam etmektedir. Aynı şekilde durumun ciddiyetini aktarmak ve eldeki verileri paylaşmak üzere sayın bakanla görüşmek için Adalet Bakanlığına başvurularımız mevcuttur. Avukat ziyaretlerinin gerçekleşmesi için Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına, İnfaz Hakimliğine ve cezaevi idaresine düzenli başvurularımız aralıksız devam etmektedir.

Bu kapsamda anayasal hakların tesisi ve evrensel hukukun gereği olarak müvekkillerimizin derhal avukatlarıyla görüşmeleri, ilgili kurumların taleplerimize olumlu cevap vermesi ve görevleri gereği gereken bilgilendirmeyi yapmalarına dair talep ve ısrarımız kesintisiz sürmektedir. Temel hak ve hürriyetlerden yana olan herkesin gayri insani bu durumun aşılması için gereken hassasiyeti göstererek sürecin takipçisi olacağına dair inancımızla kamuoyunun bilgisine sunarız. Saygılarımızla. 29.11.2022

ASRIN HUKUK BÜROSU

 

29.11.2022 Basın Açıklama – TÜRKÇE

29.11.2022 Press Statement – ENGLİSH

29.11.2022 Daxûyanîya Çapemenî- KURDÎ